BAHÇE SAHİPLERİNİN CİMRİLİĞİ

BAHÇE SAHİPLERİNİN CİMRİLİĞİ

Kur’an’da, Allah’ın adını anmayan, fakirlerden mal kaçıran, bu yüzden kendilerine bela gönderilen bahçe sahiplerine ilişkin, “Şüphesiz biz, vaktiyle "bahçe sahipleri “ne belâ verdiğimiz gibi, Mekkeli inkârcılara da belâ verdik.” İkazıyla, bir ibret vesikası paylaşılmaktadır (Kalem Suresi, 68/18-33):

28 Nisan 2020 - 23:35

BAHÇE SAHİPLERİNİN CİMRİLİĞİ

Prof. Dr. Orhan KÜÇÜK*

Kur’an’da, Allah’ın adını anmayan, fakirlerden mal kaçıran, bu yüzden kendilerine bela gönderilen bahçe sahiplerine ilişkin, “Şüphesiz biz, vaktiyle "bahçe sahipleri “ne belâ verdiğimiz gibi, Mekkeli inkârcılara da belâ verdik.” İkazıyla, bir ibret vesikası paylaşılmaktadır (Kalem Suresi, 68/18-33):

Bahçeleri olan, bahçelerinde türlü yemişleri bulunan, kendileri refah içerisinde oldukları halde fakir fukarayı düşünmeyen, onlarla en ufak bir kısmını dahi paylaşmak istemeyen bahçe sahipleri vardı.

O bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi. Bunu tasarlarken istisna da yapmıyorlardı. "İnşaallah" demiyorlar, yani Allah’ın adını anmıyorlar, O’nun dilemesi olmadan hiçbir şeyin olamayacağını hatırdan çıkarıyorlardı.

Bu düşüncelerle akşam yattılar. Sabah erkenden, kimseler gelmeden ve kimseye sezdirmeden gidip ürünleri toplamayı planlıyorlardı. Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı. Böylece bahçe, (anızı) yakılmış toprağa döndü.

Derken, sabahleyin birbirlerine, "Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin" diye seslendiler. Uyanıp kalkarak gizlice yola çıktılar.

Bahçelerinden toplayacaklarını düşündükleri mahsulden, hiçbir fakire vermek istemiyorlardı. Gözü kalan dahi olsa hiç kimsenin el uzatmasını, kendilerine göre mahsullerini eksiltmesini istemiyorlardı. Bunun üzerine;

"Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın!"

diye fısıldaşarak yola koyuldular.

Yoksullara yardım etmeğe güçleri yettiği halde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar. Fakat bir gecede tarumar olan bahçeyi o halde gördüklerinde, gözlerine inanamadılar.

Gördükleri bahçenin kendi bahçeleri olmadığını bir an düşündüler. Kendi kendilerine:

“Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!"  dediler. Oysa yolu şaşırdıkları yoktu, sadece hak yoldan sapmışlar, rızkı verenin, alanın, artıran ve eksiltenin Allah olduğunu hatırdan çıkarmışlar, zenginin malında yoksulun hakkı olduğunu kavrayamamışlardı. 

Bahçeyi iyice kontrol ettikten sonra kendilerinde olup olmadıklarını, bu yaşananların gerçekliğini değerlendirince her şeyin gerçek olduğunu, rüyada olmadıklarını, bahçenin de kendilerinin bahçeleri olduğunu anladılar.  Gerçeği anlayınca da:

“Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!" dediler. Onların en akl-ı selim sahibi olanı,

“Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?"  dedi. Bunun üzerine hatalarını anladılar ve hep birlikte Onlar Allah’a yöneldiler:

“Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz."

Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar. Düştükleri durumun vahametini, Allah’ın kendilerini imtihan ettiğini, O’nun verdiği rızıkta cimrilik ettiklerini idrak edince şöyle dediler:

“Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz! Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız. İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi![1]

Burada güzel olan, bahçe sahiplerinin mahrum bırakıldıklarını anlamış olmaları, yaptıkları kötülüğe karşı Allah’ın onları imtihan etmesini değerlendirebilmiş olmalarıdır.

Oysa kaybedilen makamlar, sağlıklar, eski şaşaasına rağmen yürütülemeyen ve batan ticaretler neticesinde her muhatap acaba imtihanı anlayabiliyor mu?

İğneyi kendimize batırıyor muyuz? Yoksa başka sorumlular mı arıyoruz?

 

Kaynak: Orhan Küçük, Zemzem Tadında Öğütler, Pamiray Yayınları, İstanbul, 2017.

Bu haber 75026 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • İzzet uslubaş
    3 yıl önce
    EĞER O MAHSÜLÜN ÖŞÜRÜNÜ VERSELER Dİ,ÇALIŞAN HİZMETLİLERİN ÜCRETLERİ TERLERİ SOĞOMADAN TEŞEKKÜR EDEREK TESLİM ETSELER Dİ,ÇEVREDE BULUNAN FAKİR VE GURABALARI GÖZETİM MAHSÜLDEN VE MALİ İMKANLARINDAN SADAKA,FİTRE VE DİĞER YARDIMLARDA BULUNSALARDI,VEDE ALLAH’U TEALANIN BU ÜRÜNLERİN MEYDANA GETİRİLİŞ SEBEBİNİN ONUN İHSANI OLDUĞUNA İNANSALARDI BU AFET OLMAZDI.0
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
İŞ DÜNYASININ PATRONU ALİM OLDU
İŞ DÜNYASININ PATRONU ALİM OLDU
Başarılı İş İnsan ALİMı Siyasete Hazırlanıyor
Başarılı İş İnsan ALİMı Siyasete Hazırlanıyor