KÜRESEL EKONOMİK KRİZE İNSAN ODAKLI ALTERNATİF SOSYOEKONOMİK...
Prof. Dr Orhan KÜÇÜK

Prof. Dr Orhan KÜÇÜK

KÜRESEL EKONOMİK KRİZE İNSAN ODAKLI ALTERNATİF SOSYOEKONOMİK BİR BAKIŞ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (2/3)

31 Aralık 2014 - 14:00

KÜRESEL EKONOMİK KRİZE İNSAN ODAKLI ALTERNATİF SOSYOEKONOMİK BİR BAKIŞ VE

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (2/3)

Orhan KÜÇÜK*

Bu yazının birinci bölümünde sosyo ekonomik problemler ve krize götüren bir takım nedenler ortaya konmuş ve kültürel değerlerimiz doğrultusunda insan odaklı çözüm öneriler olarak;

1. Medeniyet anlayışı ve popüler kültür

2. İnsanın tanımlanmasındaki eksiklikler

3. İktisadi tanımlamalardaki eksiklikler

sunulmuştu. Bu bölümde tespit ettiğimiz kalan birkaç neden yine çözüm önerileri ile birlikte paylaşılacaktır.

4. Küreselleşme Aktörlerinin Hırsı 

Krizin sosyo ekonomik problemlerin bir nedeni de, uluslararası şirketlerin, büyük sermaye sahiplerinin, küreselleşen dünya pazarını ele geçirme sevdası yani servet hırsıdır. Ölçüsüz bir şekilde ihtiyaç üretip, yeni yeni ürünler pazarlanmakta, her türlü kazanç meşru kabul edilmektedir.

Üretim ihtiyaca göre yapılmamakta, toplumun bunları ihtiyaç olarak algılaması sağlanmaktadır. İnsan da ihtiyaç olarak algıladığı eşyaya sahip olabilmek için hırs göstermekte, kaynağına ve kazanç yoluna bakmaksızın, bu varlıklara sahip olmaya çalışmaktadır. Böylece tüm yollar meşru sayılmakta, haksız yollardan, başkalarının zararına elde edilen kazançlar da, çoğunlukla israf edilmektedir.

Bunun çözümü kanaat etmek veya elde olan imkânlarla yetinmek, fazlası için yanlış kanallara yönelmemektir. Tüm dünyaya sahip olmanın insanı mutlu etmeye yetmeyeceğinin anlaşılması, asıl huzurun ve mutluluğun iç huzuru olduğunun bilincine varılmasıdır.

5. Bankacılık Sistemi

Bankacılık sistemi, para satma ve paradan para kazanma üzerine kuruludur.  Kredi kartı faizleri enflasyonun üzerindedir. Alınan önlemlere rağmen, komisyon, aidat vb. biçimlerde bir takım kesintiler yine de sözkonusu olmaktadır.  Bankalar, satın alma gücü düşük veya borçlu kişilerin zor durumlarından ya da uzmanların ince hesaplarını tüketicilerin idrak edememelerinden yararlanmaktadır.

Sermaye sahiplerinin diğer kesimlerin emekleri üzerinden büyük paralar kazanmasının temelinde “vurdumduymazlık” ve güçlünün haklı olması gibi insani olmayan bir bakış açısı vardır. Bu durum, sermaye ile işgücünün çatışmasına neden olmaktadır. Tarihte yaşanmış olan sınıf kavgalarının temel nedeni budur ve bizde yaşanmamış olması, ancak sosyal değerlerimizle açıklanabilir.

Sermaye faktörünün yüksek gelirine rağmen diğer üretim faktörlerinin yeterince pay alamamaları, emek ve sair ticari faaliyetleri anlamsızlaştırmaktadır. Çalışarak bu kadar kazanmak mümkün olmadığından, toplumda tembellik ve köşe dönmecilik baş göstermekte, parası olanlar spekülasyona, parası olmayanlar da şans oyunlarına yönelmektedir.

Yine piyasada, sanal para ile gerçekleştirilen işlemler ekonomiyi olumsuz etkilemektedir.

Bu durumun önüne geçilebilmesi için ekonomi; borsa, faiz ve döviz üçgeninden kurtarılmalıdır. Faiz rakamları finans kuruluşları tarafından gerçek yıllık faiz olarak belirtilmeli, aylık ya da günlük rakamlarla tüketicinin yanıltılmasının önüne geçilmelidir. Tüketiciler finans sistemi konusunda bilinçlenmeli, bilgi eksikliği nedeniyle yaşanabilecek olumsuzlukları önleyecek yasal düzenlemeler derinleştirilmelidir.

Bir diğer önlem de faiz oranının düşürülmesi, buna katkı sağlayacak enstrümanların devreye konması önemlidir. Bu yapılırsa, faktör gelirleri belli ölçüde dengelenecek, dar gelirliler orta sosyal gruba yaklaşacak, ortalama bir hayat standardına kavuşacak, gelir dağılımındaki uçurum gittikçe azalacaktır. 

6. Para Sistemi

Para, nominal değeri üzerinden işlem yapılan bir değişim aracıdır. Şu anda sistemi kuranların lehine olarak, onların belirledikleri şekilde değerlenmekte veya değer kaybetmektedir. Para sisteminin aktörleri kendi çıkarları doğrultusunda bu değer hareketlerinden, herhangi bir katma değer üretmeden nemalanmakta, bu durumda sisteme tabi olanlar, sistemi kuranlar karşısında sürekli zarar etmektedirler.

Bunun önüne geçilebilmesi için para sisteminin tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Avro ve Çin faktörü dışında başka etkin aktörlerin ortaya çıkma hızına göre para sistemi kendini muhtemelen yakın bir tarihte revize edecektir. Asıl olan tüm insanların yararına olacak, katma değer öncelikli, şeffaf ve denetlenebilir bir mekanizmanın, tüm kesimlerin katılımı ile benimsenebilmesidir. (Benim bu konudaki önerim; içeriğini başka yazımda açıklayacağım, yeni bir model olarak “Faktör Yükü ve Takas Modeli”dir.)

7. Tüketim Çılgınlığı

Yapılan pazarlama programları ve kredi kartlarının yaygınlaşması ile tüketim, çılgınlık denebilecek düzeye gelmiştir. Pek çok insan ihtiyaçlarının üzerinde satın almakta ve israf etmektedir. Bu durum, aynı zamanda sahip olunan değerleri kıymetsizleştirmekte, tatminsizliğe yol açmaktadır. 

Bunun çözümü tasarruflu olmak, gösteriş tüketiminin önüne geçmektir. Hislerin tatmini ve şımartılması yerine amaca yönelik hareket etmek, aşırılıktan uzak durmak ve ihtiyacı karşılayacak kadar tüketimle yetinmektir. Bunun için bireyin özü itibariyle kendine yatırım yapması, insani yönlerini geliştirmesi, alabildikleri ile var olduğu bir anlayışın itibarsızlaştırılması önemlidir.

Tasarruf aynı zamanda tüketilenin kıymetini bilmek anlamına gelmektedir. Böylece üretimin kıymeti anlaşılıp, tüketirken daha dikkatli davranılacaktır. Oysa iktisatsızlık tüketicilerin sayısını artıracak, değersizleşen ürünlerle birlikte üreticilerin azalmasına neden olacaktır.

Normalde 2 bölüm olarak düşündüğüm yazı dizisini üç bölümde sunmanın daha doğru olacağına karar verdim. Gelecek yazımızda kalan önerilerimizi paylaşarak bu diziyi bitireceğiz.

Selam ve dua ile…

 

* Doç. Dr., İİBF, İşletme Bölümü, Üretim Yönetimi ve Pazarlama Anabilim Dalı [email protected]

Not: Bu makale, orijinal ismi “A Human-Centered Alternative Socioeconomic Overview Of The Global Crisis And Proposed Solutions” olarak, International Conference on Critical Issues in Business and Economics’de sözlü bildiri olarak sunulmuş ve bildiri kitabında basılmıştır.

Bu yazı 2030 defa okunmuştur .

Son Yazılar